*
GENEL KAVRAMLAR
Muhakeme: Yargılama; bir hukuksal uyuşmazlığı çözmek üzere yargı organlarının ve taraflar tarafından yapılan işlemlerin tümü.
Taraflar arasındaki özel hukuk alanına özgü düzenlemelerin konusuna giren faaliyetler sonucunda oluşan uyuşmazlığın, taraflardan biri veya birkaçının talebi üzerine bağımsız ve tarafsız mahkemelerce yargısal usullere göre gerekli muhakeme işlemlerinin yapılması ile karara bağlanması faaliyeti çekişmeli yargının tanımıdır. Çekişmeli yargıda uyuşmazlığın çözümü için dava açılması gerekmektedir.
Dava: Bir başkası(davalı) tarafından herhangi bir hakkı ihlal edilen, tehlikede olan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kişinin(davacının) mahkemeden koruma istemek, hakkını geri kazanmak veya tehlikeyi savuşturmak amacıyla talepte bulunmasıdır.
DAVA ÇEŞİTLERİ
Mahkemeden İstenen Hukuki Korumaya Göre Davalar
- Eda Davası: Eda davası yoluyla mahkemeden, davalının bir şeyi vermeye, yapmaya veya yapmamaya mahkum edilir. (Satış bedeli olan 10.000 ₺’nin ödenmesi, taşınmazın tahliyesi vs.)
- Tespit Davası: Bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun belirlenmesine ilişkin davadır. Tespit davası yoluyla mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi istenir. (icra takibi devam ederken borçlunun borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açılması, senedin sahte olduğunun tespiti davası, bir fiilin TTK’ya göre haksız rekabet olup olmadığının tespiti vs.)
- İnşai Dava: İnşai dava yoluyla mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun ortadan kaldırılması istenir. Yenilik doğuran davalardır. (Evlenmenin butlanı, boşanma davası, ortaklığın giderilmesi, kooperatif genel kurul kararının iptali, babalık davası, ölüme bağlı tasarrufun iptali vs.)
Talep Sonucuna Göre Davalar
- Terditli Dava: Terditli davada, davacı iki ayrı talepte bulunur fakat bu taleplerini terditli(kademeli) olarak yapar. Taleplerden biri asıl, ikincisi yardımcı (fer’i, terditli) taleptir. Davacı öncelikle asıl talebinin kabulüne karar verilmesini isterken terditli talebini asıl talebin reddedilmesi ihtimali için yapar. (Gayrimenkulün satış işleminin iptali ve davacıya aidiyetinin tespiti ile devir ve tescili, olmadığı takdirde gayrimenkulün rayiç değerinin faizi ile birlikte tahsili talebi)
- Seçimlik Dava: Seçimlik borçlarda (BK m.87) söz konusu olabilir. Bir borcun konusu iki veya daha fazla şey ise ve fakat bu seçimlik hak alacaklıya ait değil ise seçimlik dava açılır. (Borcun konusunun; borçlu tarafından üretilen soğan veya patatesten bir kısmının alacaklıya verileceği taahhüdünün yerine getirilmemesi sebebiyle.)
- Davaların Yığılması (Objektif Dava Birleşmesi): Davacı, davalıya karşı birden fazla talebini aynı davada birleştirebilir; yani birden fazla davasını aynı dava dilekçesi ile açabilir. Bu duruma objektif dava birleşmesi (davaların yığılması denir. Talepler bakımından aynı yargı çeşidi içinde ve ortak yetkili mahkemenin bulunması gerekir. (Sebepsiz zenginleşme ve alacak davası)
- Mütelahik Davalar (Hakların Yarışması): Mütelahik davalarda tek bir talep olmakla birlikte bu talebin birden fazla hukuki sebebe dayanması söz konusudur. (Örneğin tazminat talebinin hem sözleşmeye aykırılığa hem de haksız fiile dayandırılması halinde mütelahik dava söz konusu olur.)
- Kısmi Dava: Açılan davanın alacağın tümüne değil de bir kısmına ilişkin kısmi olarak açıldığı haldir. HMK m.109/1’e göre “talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda” kısmi dava açılabilir. 2015’ten sonra verilmiş olan yerleşik Yargıtay kararlarına göre; para alacaklarının niteliği itibariyle bölünebilir olduğu, bu nedenle para alacakları için de açılabileceği hükümlendirilmiştir.
- Belirsiz Alacak Davası: Aslında belirsiz alacak davası da bir kısmi davadır; ancak, belirsiz (likit olmayan) alacaklar için açılabilen kısmi davadır. HMK m.107’ye göre; “davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”
YARGILAMANIN AŞAMALARI
Likit Para Alacakları: Hukuk Genel Kurulu 14/07/2010 tarihli kararına göre, “likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifade ile, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.” ek bilgi: icra inkar/kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit olması gerekir.
Mahkemenin bir davaya bakabilmesi için, davacının talebi şarttır. Bu talep, dava dilekçesi ile yapılır ve dava, dilekçenin kaydedilmesi ile açılmış sayılır(m.118) ve bu şekilde genel yargılamanın ilk aşaması olan dilekçelerin verilmesi aşaması da başlamış olur. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra mahkemece ön inceleme yapılır. Ön inceleme safhasında nihai karara varılmaz veya taraflarca ön inceleme aşamasında dava konusunun tümü hakkında sulh olunamaz ise tahkikat aşamasına geçilir. Ön inceleme aşamasının sonunda düzenlenen tutanak esas alınmak suretiyle tahkikat yürütülür. Tahkikat aşamasında tarafların ileri sürdükleri vakıaların doğru olup olmadığı araştırılır ve tespit edilir. Davanın en uzun süren aşaması çoğu zaman tahkikat safhasıdır. Tahkikat aşamasının sona ermesinden sonra yani dava dosyasının tekemmül etmesinden sonra sözlü yargılama aşamasına geçilir. Taraflar tahkikat aşamasının sonucuna göre iddia ve savunmalarını gözden geçirirler ve bu husustaki son sözlerini söylerler. Bu aşama da tamamlandıktan sonra mahkemenin hüküm vermesi gerekir. Verilen hükmün kanun yolları aşamasına götürülmesi; HMK düzenlemeleri ve bakanlığın her yıl yayınladığı parasal sınırları aşıyorsa genel yargılama usulünün son aşaması olan kanun yolları aşaması da tamamlanarak açılan dava ile ilgili uyuşmazlık hakkında kesin hükme ulaşılmış olur.
GENEL (YAZILI) YARGILAMA USULÜ
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ile, asıl yargılama usulü olarak yazılı yargılama usulü; bunun dışındaki hallerde ise, basit yargılama usulü kabul edilmiştir. Aslında 6100 sayılı HMK ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış olduğundan “yazılı yargılama” deyiminin bir önemi kalmamıştır çünkü basit yargılama usulü de yazılı devam eden bir yargılamadır. Genel yargılama usulünde davanın aşamaları yukarıda da bahsedildiği üzere kısaca;
Dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması (m.118-136)
- Dava dilekçesi
- Cevap dilekçesi
- Cevaba cevap dilekçesi (davacı için dilekçelerin verilmesi aşaması sona erer ve iddiayı genişletme ve değiştirme yasağı başlar.)
- İkinci cevap dilekçesi (davalı için dilekçelerin verilmesi aşaması sona erer ve savunmayı genişletme ve değiştirme yasağı başlar.)
- Ön inceleme aşaması (m.137-142)
- Tahkikat aşaması (m.143-293)
- Sözlü yargılama aşaması (m.186)
- Hüküm aşaması (m.294-302)
- Kanun yolları aşaması
Kavramlar
Dilekçelerin Karşılıklı Verilmesi Aşaması (Dilekçeler Teatisi): Dilekçelerin usul ve mevzuata uygun bir şekilde düzenlenmesi ve davanın tarafları arasında karşılıklı tebliğ ve tebellüğ edildiği aşamadır.
- Tebliğ: Yazılı bildirim.
- Tebellüğ: Tebliğ edilen bir yazıyı imza ile teslim alma veya e-tebligatın açılmasına ve iletilmesine müteakip geçecek beş günlük süre sonunda teslim edilmiş sayılma.
- Tebligat: Hukuki bir işlemin, ilgili kimsenin bilgisine sunulması için yetkili makamın, yasa ve yöntemine uygun biçimde yazı ile veya ilanla yaptığı bildirim.
Ön İnceleme: Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme aşamasına geçilir. Hakim bu aşamada hazırlık işlemlerini yapar, tarafların dilekçelerini ve eklerini inceler uyuşmazlık konularını tam olarak belirler. Dava şartları ve ilk itirazlar incelenir. Dava şartları ve ilk itirazların karara bağlanması için, tarafların dilekçelerindeki açıklamalar yeterli ise, hakim dosya üzerinden karar verebilir. Dava şartları ve ilk itirazlar yönünden karar verilmez ise hakim tarafları ön inceleme duruşmasına çağırır. Bu duruşmada hakim tarafları sulh ve arabuluculuğa teşvik eder. Taraflar dava konusunun tümü üzerinde sulh olurlar ise tahkikata geçilmeksizin anlaşma tutanağa geçer ve hakim tarafların talebine göre vereceği karar ile davayı sona erdirir.
- Dava Şartı: Hukuk yargılamasında, mahkemenin bir davanın esası hakkında yargılamada bulunması için gerekli koşullardır; bunlardan biri yoksa mahkeme davanın esasına girmez ve davayı usulden reddeder. Bu koşullar; mahkemenin yargı yetkisinin bulunması, görevli ve kesin yetkili olması; dava ve taraf ehliyeti bulunması, kesin hüküm bulunmaması, hukuki yarar ve yasalarda belirtilen diğer özel koşullar.
- Görev: Bir yerdeki aynı yargı çeşidine giren genel mahkemelerden hangisini davaya bakmaya izinli olduğunu belirten kurallardır; diğer deyişle bir davaya sulh mahkemesinde mi, yoksa asliye mahkemesinde mi; genel mahkemede mi, özel mahkemede mi bakılacağı hususudur.
- Yetki: Bir dava veya uyuşmazlığa hangi yerdeki hüküm mahkemesi tarafından bakılacağını belirten kural; salahiyet; genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yeridir.
- Dava Ehliyeti: Medeni hakları kullanma ehliyetinin yargılama hukukunda büründüğü şekil olup, bir kimsenin bizzat veya kendisinin atadığı bir temsilcisi aracılığı ile bir davayı yürütmesi ve yargılama işlemlerini yapabilmesi yeteneğidir.
- Taraf Ehliyeti: Davada, davacı veya davalı olabilme yeteneğidir. Medeni haklardan yararlanan herkes davada taraf ehliyetine sahiptir.
- Dava Takip Yetkisine Sahip Olunması: Bir kimsenin, bir davayı takip edebilme veya atayacağı bir temsilci eliyle takip ettirebilme yetkisidir. Bu yetki kural olarak dava konusu hakkın sahibi olduğunu iddia eden kişiye aittir. Ancak istisnaları da mevcuttur. (İflas İdaresinin, Eşin veya Miras Ortaklığına Atanan Temsilcinin Dava Takip Yetkisi.)
- Vekil Aracılığı ile Takip Edilen Davalarda, Vekilin Davaya Vekalet Ehliyetine Sahip Olması İle Usulüne Uygun Düzenlenmiş Olan Vekaletinin Bulunması.
- Harç ve Gider Avansının Yatırılması.
- Teminat Yatırılmasına İlişkin Kararın Yerine Getirilmesi/Teminat: Dava konusu hak üzerinde, davacının davasını kaybetme olasılığı düşünülerek mahkemece istenen güvence.
- Hukuki Yarar: Hukuken korunması gereken yarar; genellikle ekonomik veya manevi yararı bulunan kimsenin o konuda hukuki yararı var olduğu varsayılır.
- Derdestlik: Görülmekte olma; bir dava görülürken aynı taraflar arasında, aynı konuda, aynı vakıalara(olgu) dayanılarak ikinci bir dava açılmaması gerekir.
- Kesin Hüküm (Bulunmaması): Şekli anlamda kesin hüküm: bir mahkeme kararına karşı artık, olağan kanun yollarına başvurulamamasıdır. Maddi anlamda kesin hüküm: yargısal kararlara tanınan yasal gerçeklik niteliğidir; yani, şeklen kesinleşen mahkeme kararı yasalar önünde, gerçeğin ta kendisidir ve dava sebebi aynı olan bir çekişme, bir daha dava konusu yapılamaz.
- İlk İtiraz (İtirazat-ı İptidaiye, Dava Engelleri): Yasada belirtilen; kesin olmayan yetki, davanın başında ileri sürülmesi gereken bazı usuli itirazlar (zamanaşımı gibi), Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.
Tahkikat: Ön incelemeden sonra tahkikat aşamasına geçilir. Tahkikat ön inceleme tutanağı ile yürür. İddia ve savunmalar ile bunlara ilişkin delillerin değerlendirildiği ve genelde yargılamanın en uzun sürdüğü aşamadır. Tahkikat, bunun için belirli olan oturum (celse)da yapılır. Oturumda yapılan tahkikat ve yargılama işlemine duruşma denir. Duruşmalar kural olarak aleni yapılır.
- Yargılamaya Hakim Olan İlkeler
- Tasarruf İlkesi (HMK m.24/1-2): Hakim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, resen bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. (Boşanma, ayrılık ve evliliğin butlanı davaları hariç)
- Taleple Bağlılık İlkesi (HMK m.26): Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Hakimin tarafların talepleriyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
- Taraflarca Getirilme İlkesi (HMK m.25): Taraflarca getirilme (hazırlanma) ilkesi, davanın ve savunmanın dayanağı olan vakıaların ve bunların delillerinin taraflarca mahkemeye bildirilmesi demektir. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hakim iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
- Hukuki Dinlenilme Hakkı (HMK m.27): Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptir. “Adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur.”
- Adil Yargılanma Hakkı: Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak adil yargılanma hakkına sahiptir.
- Usul Ekonomisi İlkesi (HMK m.30): Hakim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.
- Hakimin Davayı Aydınlatma Ödevi (HMK m.31): Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında taraflardan yeni delil gösterilmesini isteyebilir. Ayrıca hakim bilirkişi ve keşif deliline resen başvurabilir.
Tahkikat Sırasında İncelenecek Deliller ve Kavramlar
- Kesin Deliller: İkrar, kesin hüküm, senet ve yemin olmak üzere dört tanedir. Bu deliller hakimi bağlayıcı niteliktedir. Kesin delil ile ispat edilen bir vakıa hakim tarafından kabul edilmek zorundadır. (İstisnası boşanma ve ayrılık)
- İkrar: İkrar bir tarafın, diğer tarafın ileri sürdüğü bir vakıanın doğru olduğunu bildirmesidir. İkrarın konusu yalnızca karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir. İkrar tek tek vakıalar hakkında olup, talep sonucuna ilişkin değildir.
- Kesin Hüküm: bkz. Dava Şartları sf.4
- Senet: Bir kişinin vücuda getirdiği ve kendi aleyhine delil teşkil eden yazılı belgedir.
- Yemin: Taraflardan birinin, bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında “namusu, şerefi ve kutsal saydığı bütün inanç ve değerleri” üzerine beyanda bulunmasıdır. Ek Bilgi: Boşanma Davasında taraflar yemin teklif edemez. (TMK m.184)
- Takdiri Deliller: Hakim takdiri delilleri serbestçe takdir eder. Özellikle tanık ve bilirkişilerin beyanları hakimi bağlamaz. Keşif ise esasen hakimin kendi tespit ettiği husustur.
- Tanık: Tanıklık, üçüncü kişilerin, dava ile ilgili bir vakıa hakkında, dava dışında bizzat edinmiş oldukları bilgiyi mahkemeye bildirmeleridir. Tanık davanın taraflarından başka üçüncü kişidir.
- Bilirkişi (Ehlivukuf): Çözümü, özel bilgi ve tekniğe bağlı konularda yargıcın başvurduğu ihtisas sahibi kimse.
- Uzman Görüş: Davacı ve davalı tarafın mahkeme önünde bilirkişi dışında uzmanından bilimsel nitelikli görüş alarak ve bu görüşleri bir rapor halinde düzenlettirerek iddia ve savunmalarını güçlendirdikleri ve ispata çalıştıkları hukuksal bir belgedir.
- Keşif: Uyuşmazlık konusu yer, olay, iş hakkında; yargıcın bütün duyuları ile bilgi edinmesi, doğrudan görerek delil elde etmesi halidir. Re’sen de yapılabilir.
- Delil Sözleşmesi: Delil sözleşmesi, belli bir hususun belli bir delil ile ispat edileceği hakkında yapılan sözleşmeye verilen isimdir. (Ör. Tanık ile ispat edilemeyen bir hukuki işlemin tanıkla ispat edilebileceğine ilişkin sözleşme/ Senede karşı senetle ispat kuralının taraflarca hukuki ihtilaftan önce sözleşme ile kaldırılması)
- İspat Yükü: Hakim, davada hangi vakıaların ispat edilmesi gerektiğini tespit ettikten sonra, bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği sorusu ile karşılaşır; buna ispat yükü denir.
- Delillerin Hasredilmesi: Davacı ve davalı tüm delillerini dilekçeler aşamasında bildirmek zorundadır. Dilekçeler aşamasının bitmesi ile taraflar delillerini hasretmiş olacaktır. Delillerin hasredilmesinin iki istisnası bulunmaktadır. “Hakim izni, hakimin davayı aydınlatma ödevi”
- Hakimin İzni (HMK m. 145): Bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, hakim, taraflardan birinin talebi üzerine, o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.
Tahkikatın Sona Ermesi, Sözlü Yargılama
Hakim, tahkikatın sona ermesinden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunan gün ve saatte tarafları mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir.m.186/1
Sözlü yargılamada, hakim taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir. Taraflar, sözlü yargılamada tüm yargılamayı değerlendirerek kendi iddia ve savunmalarının haklılığını ortaya koyacak nitelikte son açıklamalarını yaparlar.
Hakim, hüküm fıkralarını açıkça anlatarak tefhim eder ve duruşma tutanağına yazdırılır. Bu hazırlanan tutanak aynı zamanda kısa karardır. Gerekçeli Karar’ın kısa kararın tefhim edildiği halde tefhimden itibaren bir ay içinde yazılması gerekir. Gerekçeli kararın kısa karara uygun olması gerekmektedir.
- Hüküm Fıkrası: Hukuk yargılamasında; nihai kararın, iki tarafa yükletilen borçları ve verilen hakları belirleyen kısmıdır.
- Tefhim: Verilmiş olan kararın veya hükmün, duruşmada hazır bulunan taraflara yargıç tarafından sözle bildirilmesidir.
- Kısa Karar: Mahkemenin verdiği ve fakat gerekçelendirmediği hüküm özeti.
- Gerekçeli Karar: Hakimin vermiş olduğu hükmü dayandırdığı hukuki sebeplerle yazdığı nihai karar
Hüküm
Kararlar: Hüküm, davayı esastan çözümleyen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai karardır. Fakat mahkemelerin verdiği her karar hüküm değildir. Ayrıca bir de ara kararlar mevcuttur. Ara karar niteliğindeki kararlar hüküm değildir.
Ara Karar: Ara kararlar, yargılamayı sona erdirmeyen, bilakis onu yürütmeye, ilerletmeye yarayan kararlardır. (Görev-Yetki itirazı reddi, bir delilin kabule şayan olup olmadığına ilişkin karar vs.) Hakim verdiği ara kararlarından dönebilir bu sebeple verilmiş olan ara kararlar sonucunda usuli kazanılmış hak doğmaz.
- Bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak (Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar.)
Davadaki Özel Durumlar
- Ön Sorun HMK m.163-164: Görülmekte olan bir davaya ilişkin olup, davanın esastan incelenip karara bağlanmasından önce incelenip karara bağlanması gereken sorunlara denir. (İlk itirazlar, davada delil olarak gösterilen adi senedin dava görülürken sahteliğinin iddia edilmesi, terekenin borca batık olduğunun tespiti “Yargıtay 4.HD 17/12/2012 tarihli karar”
- Bekletici Mesele HMK m.165: Bir davada hüküm verilebilmesi, görülmekte olan başka bir davanın sonuçlanmasına bağlı ise, mahkeme o davanın sonuçlanmasını beklemeye karar verir. (Ortaklığın giderilmesi davasında, imar uygulamasının iptali için idare mahkemesinde açılmış olan iptal davasının bekletici mesele yapılması gerekir.)
- İhtiyari Dava Arkadaşlığı HMK m.57-58: Davacı veya davalı tarafta birden fazla kişi olduğu durumdur. Birden fazla davacı, davalıya karşı birlikte dava açarlar veya bir davacı birden fazla davalıya karşı dava açar. İkinci halde birden fazla kişi hakkında dava açıldığından ayrıca sübjektif dava birleşmesi denir.
- Mecburi Dava Arkadaşlığı HMK m.59-60: Maddi hukuka göre bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kişiye karşı ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır. (Elbirliği mülkiyet, kira sözleşmelerinde birden fazla kiralayan veya kiracı bulunması, hizmet tespit davaları vs.)
- Davaların Birleştirilmesi ve Ayrılması (Tefrik ve Tevhidi) m.166-168: Ayrı ayrı açılmış olan iki dava arasında bağlantı varsa, bu iki dava birleştirilir. Davaların aynı ve birbirine benzer sebeplerden doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkiyecek nitelikte bulunması durumunda bağlantı var sayılır. (İhtiyari dava arkadaşlığı mümkün olduğu halde davalar ayrı ayrı açılmışsa, kadastro davalarında aynı parsele yönelik birden fazla dava açılmışsa vs.)
Aralarında bağlantı bulunmadığı halde, birden fazla dava birlikte açılmış ise, mahkeme, taraflardan birinin istemi veya resen davaları tefrik edebilir. Ayrıca ihtiyari dava arkadaşlığı şeklinde dava açılmış ve fakat tahkikat iyi bir şekilde yürütülemeyecek ise ayırma nedeni olabilir.
Davaya Müdahale (Katılma) HMK m.65-69:
- Fer’i Müdahil: Bir dava sonucunda verilecek hüküm, üçüncü bir kişinin hukuki durumunu da dolaylı etkileyecek ise bu durumda üçüncü kişinin o davaya katılmasında hukuki menfaati vardır. Fakat üçüncü kişi davaya bir taraf gibi katılmaz; taraflardan birinin yanında ve onun yardımcısı olarak katılır. (A, B’den bilgisayar satın almış fakat C bilgisayarın kendisine ait olduğu iddiasıyla B’ye karşı dava açmıştır. Bilgisayarların zilyedi olan A’nın davaya katılmasında hukuki menfaati vardır ve B’nin yanında yer alabilir.)
- Asli Müdahil: Asli müdahale davası ilk davanın açıldığı mahkemede o davanın davalısı ve davacısına karşı açılan bağımsız bir dava çeşididir. İki kişi arasında belli bir şey veya hak üzerinde bir dava devam ederken, üçüncü kişi, bu dava konusu olan şey veya hak üzerinde bir hak sahibi olduğunu iddia ederek, aynı mahkemede bir dava açarsa bu durumda asli müdahil olunur. (Hazinenin, ecrimisil davasının konusu taşınmazda hak iddia ederek dava açması vs.)
- Davanın İhbarı HMK m.61-64: Görülmekte olan bir davanın taraflarından birinin, üçüncü bir kişiye bu davanın açılmış olduğunu haber vermesine davanın ihbarı denir. Davanın ihbarının usul hukuku bakımından amacı, dava kendisine ihbar edilen kişinin, davaya katılarak davayı ihbar eden tarafa yardım etmesinin sağlanmasıdır. Bu yardım da, ihbar olunanın davaya fer’i müdahalesi ile olur. Bkz: Fer’i Müdahil.
Islah HMK m.176-182: Islah, taraflardan birinin, yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesine denir. İddia ve savunma karşı tarafın açık muvafakati olmaksızın değiştirilemeyeceğinden, karşı tarafın açık muvafakati olmadığı hallerde, iddia veya savunmasını değiştirmek isteyen tarafın başvurabileceği yol ıslahtır.
Davaya Son Veren Taraf İşlemleri
- Davadan Feragat: Davadan feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Davacı vekilinin feragati için vekaletnamede özel yetki gerekir. Feragat ile uyuşmazlığın tamamı/bir kısmı son bulur. “Davalı lehine feragat edilen kısım veya dava için nispi vekalet ücretine karar verilir.”
- Davayı Kabul: Davayı kabul davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat ederek uyuşmazlığı veya uyuşmazlığın bir kısmını sona erdirmesidir. Davalı vekilinin kabulü için vekaletnamede özel yetki gerekir. “Davacı lehine kabul edilen kısım veya dava için nispi vekalet ücretine karar verilir.”
- Sulh: Sulh, görülmekte olan bir davanın taraflarının, karşılıklı anlaşmayla dava konusu uyuşmazlık üzerinde mutabakata vardığı ve davayı sona erdiren usuli bir işlemdir. (Taraflar arasındaki sulhe göre gerekirse davacı ve davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilir.)
- Dava Dosyasının İşlemden Kaldırılması: Usulüne göre davet edilmiş taraflar duruşmaya gelmedikleri takdirde veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Üç ay boyunca dava derdest kalmaya devam edecektir. Üç ay içinde yenilenmediği takdirde dava açılmamış sayılır.
Ayrıca dava konusunun devri ve arabuluculuk ile de uyuşmazlık sona erer.
Basit Yargılama Usulü
Basit yargılama usulünde dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur. Basit yargılama usulüne tabi davalarda taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler. Basit yargılama usulünde taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır. “Sulh Hukuk Mahkemesi görevine giren dava ve işler, hizmet ilişkisinden doğan davalar, her türlü nafaka ile velayet ve vesayete ilişkin davalar, özel kanunlarda basit yargılama usulüne tabi olduğu belirtilen davalar vs.”
Kanun Yolları
İstinaf: İlk derece mahkemesi kararına karşı en üst dereceli mahkemeden önce ikinci derecede başvurulan ve bazı durumlarda vakıa mahkemesi, bazı durumlarda temyiz makamı olarak kullanılan kanun yoludur. Klasik anlamda istinafta ilk derece mahkemesinin incelediği vakıalar, tekrarlanır. Dar anlamda istinafta ise, istinaf derecesi (İstinaf Mahkemeleri), vakıaları aynen tekrarlamaz ve ilk derece mahkemesi kararının esas ve usul açısından hukuka uygun olup olmadığını değerlendirir. Temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesinin yerine geçerek karar verebilir.
Temyiz: İlk derece mahkemesinin yasaya aykırı karar vermesi, yetkili olmaması, yargılama yöntemine aykırı karar vermesi gibi durumlarda kararın bozulması için yüksek dereceli mahkemeye (Yargıtay) başvurulmasıdır.
Uçar Law & Consultancy Office
* Subject document is only available in Turkish language. Please contact us for English consultancy services.