* Bu makalenin İngilizce versiyonu, Türkçe aslından yapay zeka kullanılarak çevrilmiştir.
Dünyada bilim ve teknolojinin gelişmesi ile hayatımıza yeni kavramlar ve sorunlar girmektedir. Bu yazımızda yapay zekanın telif hakları ihlalleri incelenecektir. Konunun anlaşılması açısından öncelikle bazı kavramları açıklayacağız.
Bu kavramlardan ilki yapay zekadır, yapay zekâ; ‘’…çeşitli insan aklı davranışlarından olan algılama, ezberleme, duygu, muhakeme, ispat, tanıma, anlama, iletişim, tasarım, düşünme, öğrenme, unutma, yaratma vb. kavramların makine, sistem veya ağ tarafından yapay olarak…’’[i] gerçekleştiren bilişim sistemidir.
Yapay zekâ ise kendi içinde dörde ayrılır:
İlk yapay zekâ tipi “Tepki Veren (Reactive)” olarak adlandırılır. Tepki veren yapay zekalar programlandıkları konuda bulunabilen verileri inceler ve potansiyel sonuçları hesaplar. Bu yapay zekalara örnek olarak satranç yapay zekâsı DeepBlue veya bu tip masa oyunları için geliştirilen yapay zekalar verilebilir.
İkinci tip yapay zekâ, “Sınırlı Hafıza Kapasitesine Sahip Yapay Zekâ (Limited Memory Capacity)” olarak adlandırılır. Bu yapay zekalar, verilen komutları bir analizden geçirir ve buna uygun hareket eder. Bu yapay zekâ tipinin örneği ise Apple yapay zekâsı Siri’dir. Bu yapay zekâ tipini birinci tip yapay zekalardan ayıran şey hesaplanılan verinin daha kompleks olmasıdır. Açıklamak gerekirse birinci tip yapay zekalara gelen veri öğretilmiştir ve satranç tahtası gibi sınırlı bir alanda seçim yaparlar; ikinci tip yapay zekalar ise öncelikle gelen verinin ne olduğunu anlar ve buna uygun hareket eder.
Üçüncü tip yapay zekâ “Zihin Teorisi Yapay Zekâsı (Theory Of Mind)” olarak adlandırılır. Bu yapay zekanın tipik özelliği insan duygu ve düşüncülerini anlayıp insanlarla iletişime geçmesidir. Bu yapay zekâ henüz tipik olarak hayatımızda yer almamaktadır. Ancak meşhur insansı robot Sophia bu tipe uygun olmak amacıyla geliştirilmektedir. Ancak hala önünde duyguların tamamını anlayamaması ve buna uygun yaklaşım geliştirememesi gibi birtakım engeller vardır.
Dördüncü ve son tip ise “Kendi Varlığının Farkında Olan Yapay Zekâ (Self-Aware)” olarak adlandırılır. Bu yapay zekanın insandan farkı organik olmamasıdır. Kendisinin insanlar tarafından geliştirildiğini bilir ancak herhangi bir insan yalnızca iletişime geçerek kendisinin yapay zekâ olduğunu anlayamaz.[ii]
Yazımız kapsamında açıklanması gerekmekte olan ikinci kavram ise makine öğrenmesidir (machine learning). Makine öğrenmesinin temel prensibi verilerin ve algoritmaların devamlı kullanımına odaklanan ve doğruluğunu kademeli olarak artıran bir teknik olmasıdır. Makine öğrenmesinin anlaşılması için OpenAI’ın bir deneyini incelemek yerinde olacaktır. OpenAI deneyde saklambaç kurallarını bilmeyen robotlara kırmızıdan kaç ve maviyi yakala komutları vererek rastgele hareket etmelerini sağlamıştır. 2,69 milyon denemede kırmızılar sobelemeyi 8,62 milyon denemeden sonra maviler araç kullanarak kırmızılardan kaçmayı 14,5 milyon denemeden sonra kırmızılar araç kullanarak mavileri sobelemeyi öğreniyor ve böylece ilerleme sağlanıyor. [iii] Görüldüğü gibi yapay zekâ verilen görevi tekrar tekrar yaparak kendini geliştirmektedir. DeepBlue vb. tip bir yapay zekaların temel öğrenimi bu şekilde olmaktadır.
Bir diğer kavram ise derin öğrenme (deep learning) kavramıdır. Derin öğrenmenin temelinde de makine öğrenmesi gibi verilerin taranması yatmaktadır ancak makine öğrenmesinden temel farkı taranan verinin devamlı olarak genişlemesi ve hali hazırda çok fazla veriye ev sahipliği yapmasıdır. Bu veriye, büyük veri (big data) denmektedir. Buna en iyi örnek ise FaceApp uygulamasının zamanla mükemmele yakın sonuçlar vermesidir. FaceApp bir fotoğraf düzenleme uygulamasıdır ve verdiği hizmetlerden birisi de kişilerin fotoğraflarındaki hallerini yaşlandırmaktır. Uygulamanın ilk çıktığı zamanlar bu yaşlandırma işlemi saçların beyazlatılması ve yüze birkaç çizgi eklenmesinden ibaretti ve insan eliyle yapılan işlere kıyasla çok amatördü. Günümüzde uygulamanın pek çok kez kullanılması ve kişilerin uygulamayı kullanırken yaş vb. özellikleri paylaşması sebebiyle yapay zekâ yaşlı insanların nasıl göründüklerini kavradı ve artık gerçekçi ve profesyonel şekilde yaşlandırma yapabilmektedir. Bu örnekteki büyük veri insan fotoğraflarıdır. Anlaşılacağı üzere makine öğrenmesi ve derin öğrenme arasındaki fark kaynak olarak kullanılan verilerin niteliği ve niceliğidir.
Başka bir kavram ise kişilik kavramıdır. Türk medeni hukukunda ve çağdaş hukuklarda kişilik kavramı gerçek ve tüzel kişilik olarak ikiye ayrılmaktadır. Gerçek kişiler hak ehliyetine sahip insanlardır ve istisnalar dışında fiil ehliyetine de sahiptirler. Tüzel kişiler ise kanuna uygun olarak kurulan ve TMK md 47’de yer aldığı gibi ‘’Başlıbaşına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları…’’dır. Halihazırda dünya üzerindeki hukuk düzenlerinde gerçek kişiler ve tüzel kişiler hariç kişilik bulunmamaktadır.
‘’İnsanlar yapay zekâ ile etkileşime girdikçe yapay zekâ ve yapay zekâ kullanımından doğan bazı zararlara maruz kalmaya başlamış ve yapay zekânın verdiği bu zararların klasik borçlar hukuku kuralları ile çözüme kavuşturulmasının ne kadar güç olduğunu ve mevcut hukuk anlayışının yetersizliğini keşfetmeye başlamıştır.’’[iv] Bu konu yapay zekanın sorumluluğu problemini ortaya koymuştur. Sorumluluk hukukunda kural, kişinin hukuka aykırı eylemi sonucunda başkasına kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olmasıdır. Ancak bazı hallerde kişi kusurlu olmasa dahi sorumlu tutulabilir buna kusursuz sorumluluk denmektedir. Ancak her halde gerekli özen ve dikkati göstermiş olduklarını kanıtlarlarsa sorumluluktan kurtulabilirler.
Yapay zekanın sorumluluğu hakkında çoğu ülkede kanuni bir düzenleme henüz yapılmamıştır. Bu sebeple ortaya çeşitli görüşler atılmıştır:
İlk görüş genel olarak hukukumuzda da kabul edilen makine ve bilişim sistemlerinin eşya statüsüne sokulmasıdır. Ancak bu görüş yapay zekaların kendi başlarına karar alabilme yeteneklerinin olmasından dolayı sakıncalıdır.
İkinci bir görüş ise yapay zekâları köle statüsüne sokulmasıdır. Ancak teknolojinin ilerleyen zamanlarında yapay zekâ olduğunu dahi anlayamayacağımız varlıklara, insani bir uygulama olmadığı yüzyıllar önce kabul edilmiş bir statüyü atfetmek ne kadar uygun olacaktır?
Üçüncü bir görüş ise yapay zekanın tüzel kişiliğe haiz olacağıdır. ‘’…tüzel kişilik görüşü yapay zekânın bilişsel özellikleri ve zekâ kapasitesinin doğurduğu potansiyel ile uyumlu bir görüştür. Dahası bir yapay zekâ ile onu yaratan/ yöneten kişi arasındaki ilişki az çok bir dernek ve bu derneğin yönetim kurulu üyeleri arasındaki ilişkiyi andırmaktadır.’’ [v]Bu görüşe ise tüzel kişiliğin açıkça kanunda düzenlenmesi ve herhangi bir yapay zekanın bu statüye girememesi sebebiyle eleştirilmektedir.
Bir başka görüş ise yapay zekanın yardımcı kişi olarak görülmesi ve adam çalıştıranın sorumluluğuna gidilmesidir. Ancak bu görüş de çalışan ve çalıştırılan arasında kurulacak sözleşme veya sözleşme benzeri ilişki sebebiyle eleştirilmektedir. Çünkü yapay zekanın hali hazırda taraf olabilmesi için belirli bir statüye sokulması gerekmektedir.
Son görüş ise EUROROBOTICS tarafından ortaya atılan elektronik kişilik modelidir. ‘’Yapay zekâlı varlıkların eşyadan farklı bir statüye sahip olması gerektiği düşüncesine dayanan elektronik kişilik modeli, tüzel kişilerin sahip oldukları hukuki statü dikkate alınarak yapay zekâlı varlıklar için benzer bir statü tanınabileceği fikrini temel almaktadır.’’[vi]
Yapay zekanın hukuki statüsü ve sorumluluğu hakkında açıklamalarımızın ardından aşağıda yapay zekanın sanatçıların haklarını ihlal edip etmemesi meselesine değineceğiz.
Sorunun başlangıcını Midjourney isimli yapay zekanın girilen metin ve görsellerden sanatsal yönleri olan görseller ortaya çıkarması oluşturur. Midjourney, yukarıda bahsedilen derin öğrenme yöntemi ile internet üzerindeki görselleri analiz edip bunu proglanma amacına uygun olarak kullanır. Analizini gerçekleştirdiği görseller insanlar tarafından yapıldığı ve eser sahiplerinin imzalarını bulundurduğu için ürettiği görsellerde imza benzeri çizgiler kullanmaktadır. Bu da insanları telif haklarının ihlali açısından endişeye düşürmüştür.
Bu iddialar incelenirken dayanılan hukuki sebepler Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun şu maddelerine dayanılacaktır:
Madde 1/B- Eser: Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini, Eser sahibi: Eseri meydana getiren kişiyi ifade eder.
Madde 7– Hak sahibinin rızasiyle umuma arzedilen bir eser alenileşmiş sayılır. Bir eserin aslından çoğaltma ile elde edilen nüshaları hak sahibinin rızasiyle satışa çıkarılma veya dağıtılma yahut diğer bir şekilde ticaret mevkiine konulma suretiyle umuma arzedilirse o eser yayımlanmış sayılır.
Madde 8– Bir eserin sahibi, onu meydana getirendir. Bir işlenmenin ve derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyendir.
Madde 16– Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz. Kanunun veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eseri işliyen, umuma arzeden, çoğaltan, yayımlıyan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir.
Madde 21- Bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı munhasıran eser sahibine aittir.
Bunlara ek olarak bilinmesi gereken unsur, telif hakkının doğması için tescile gerek olmaması, fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar eserin üretilmesiyle birlikte doğmasıdır.[vii]
Anlaşılacağı üzere eserleri incelemek ve analiz etmek başlı başına telif haklarını ihlal etmez. Çoğu durumda da eser sahipleri kendilerine ekonomik fayda sağlamak ve iş alabilmek amacıyla eserlerinden bir kısmını aracılar sayesinde aleni şekilde yayımlamaktadır. Bu verileri eser sahibinin haklarını ihlal ederek işlemek ise telif hakkı ihlali oluşturabilir. Ancak Midjourney asıl olarak eserleri işlememekte, onlardan esinlenerek yeni bir şey ortaya sunmaktadır yani orijinal eserin işlenmesi ancak istisnaen mümkündür. Yani yapay zekanın işleyiş biçiminden kaynaklı olarak açık kaynaktan çektiği verileri metin girdisi üzerine işleyip ortaya bir eser çıkarmasının istisnalar dışında hukuki açıdan bir engeli yoktur. Bu istisnaları da eser sahibi ve yayımlayan arasındaki veya eser sahibinin eseri yayımlaması sırasında yaptıkları sözleşmenin veya beyanların niteliğine göre değişmektedir.
Peki alenileştirilmemiş eserler nasıl yapay zekâ tarafından kullanılabilir? Bunun iki yöntemi vardır. Birincisi, yapay zekâ üreticisinin alenileştirilmemiş eseri de analiz etmesi için yapay zekayı programlamasıdır. Bu başlı başına telif hakkı ihlali olacaktır çünkü kasıtlı olarak eserin haklarının ihlal edilmesi söz konusudur. İkinci yöntem ise alenileştirilmemiş esere bir şekilde ulaşan yapay zekâ kullanıcısının yapay zekayı kullanarak eseri işlemesidir. Bu gibi durumlarda ihlalin varlığının anlaşılması için eserin ne amaçla kullanıldığı, nasıl kullanıldığı ve ekonomik açıdan orijinal eser sahibine zarar verip vermediği dikkate alınır. Bunun tek istisnası orijinal eserin kendisinin parodisini yapmaktır. Bu durum adil kullanım (fair-use) hakkının gereğidir.[viii]
Günümüzde kullanıcının ihlali sebebiyle açılan bir dava bulunmaktadır.[ix] Davanın açılması üzerine davalı taraf olan Midjourney’nin üreticileri, siteleri aracılığıyla eserlerin kullanılması sebebiyle kendileri hakkında açılacak davalarda -hükmedilmesi halinde- ödeyeceği tazminatı eseri kullanan kullanıcıya rücu ettireceğini duyurmuştur. Görüleceği gibi dava kusursuz sorumluluk gereği kullanıcının ihlali sebebiyle üreticiye açılmıştır. Dava hala devam etmektedir.
Sonuç olarak, yapay zekâ hala yeni bir kavram olarak karşımıza çıkmakta ve çağdaş hukuk sistemlerinde tam olarak karşılığı bulunmamaktadır. Bu ve bunun gibi sebeplerle oluşan hak kayıpları sebebiyle açılan davalar, yapay zekanın henüz tip 3 ve tip 4 seviyesine ulaşamamasından ötürü eşya görüşü ile üreticiye yöneltilebilmektedir. Bu şekilde yöneltilen davalar yorum yoluyla üreticinin kusursuz sorumluluğu ilkesini benimseyerek açılmaktadır. Sanat eserleri açısından açılan davaların sonuçları ise eser sahiplerinin telif hakkı, işleme hakkı ve alenileşme süreçlerine göre değişiklik göstermektedir.
İşbu makale ile aynı konuda ofis içi eğitimde kullanılan sunum materyaline buradan ulaşabilirsiniz.
Uçar Hukuk & Danışmanlık Bürosu – Yapay Zeka Telif Hakları – Sunum Materyali
Sunum materyali içerisinde kullanılan tüm görseller yapay zeka ile meydana getirilmiş benzersiz görsel ürünlerdir.
Konuya ilişkin detaylı bilgi almak için bize buradan ulaşabilirsiniz.
Büromuzun Bilişim Hukuku ve Sözleşmeler Hukuku alanındaki çalışmaları hakkında detaylı bilgiyi internet sayfamızdan alabilirsiniz.
Ali AYDOĞDU (Öğrenci Stajyer)
Uçar Hukuk & Danışmanlık Bürosu
[i] Deyi Li, Yi Du. Artificial Intelligence with Uncertainty. Boca Raton. CRC Press. 2016.
[ii] Arend Hintze, Understanding the Four Types of AI, From Reactive Robots to Self-Aware Beings. Observer. 2016.
[iii] Bowen Baker, Ingmar Kanitscheider, Todor Markov, Yi Wu, Glenn Powell, Bob McGrew, Igor Mordatch, Emergent Tool Use from Multi-Agent Interaction, OpenAI, 2019
[iv] Başak Bak. Medeni Hukuk Açısından Yapay Zekânın Hukuki Statüsü ve Yapay Zekâ Kullanımından Doğan Hukuki Sorumluluk, TAAD, 2018
[v] Emre Bayramlıoğlu, Akıllı Yazılımlar ve Hukuki Statüsü: Yapay Zekâ ve Kişilik Üzerine Bir Deneme, Alacakaptan’a Armağan, İstanbul, 2008.
[vi] Gizem Özkan Şahin, Çağatay Şahin, Yapay Zekalı Varlıklara Elektronik Kişilik Modeli Tanınmasına İlişkin Eurobotıcs Raporu Ve Fikri Mülkiyet Sorunu Bağlamında Meseleye Yaklaşım, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Malatya, 2022.
[vii] T.C. Kültür Ve Turizm Bakanlığı, Telif Hakları Genel Müdürlüğü İnternet Sitesi: Telif Hakları.
[viii] Linda Joy Kattwinkel, Is Fan Art Legal Fair Use? What About Mash-ups? – Copyright Myths and Best Practices, OWE, 2021
[ix] James Vincet, AI art tools Stable Diffusion and Midjourney targeted with copyright lawsuit, The Verge, 2023