Anayasa Mahkemesi’nin Uluslararası Ticaretle İlgili 21/02/2019 Tarihli Kararının İncelenmesi
13 Mart 2019 tarihli ve 30713 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 21/02/2019 tarihli ve 2015/8867 başvuru numaralı kararı, uluslararası ticaret ve yargılama sırasında el koyma tedbirleriyle ilgilidir. Söz konusu kararın kısa bir özetini ve Anayasa Mahkemesi tarafından ortaya konulan esasları yazımızda paylaşmak istemekteyiz.
Söz konusu karar, ceza soruşturması sırasında el koyma tedbirinin uygulanması sonucu uğranılan zararların giderilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle, adil yargılanma hakkının kapsamında makul sürede yargılanma hakkının ihlâl edildiği iddialarına ilişkindir.
Tekstil ürünleri alım ve satım işi ile iştigal eden tüzel kişi başvurucunun Libya’ya ihraç etmek istediği tekstil ürünlerine, beyannamede belirtilen eşyadan sayı ve nitelik olarak farklı olduğu ve FOB değerinin yüksek gösterildiği gerekçeleriyle gümrük makamlarınca 15/07/1999 tarihinde el konulmuştur. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame ve sonrasında İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada başvurucunun beraatına karar verilmiştir. Mahkeme ayrıca suça konu eşyanın karar kesinleştiğinde iadesine karar vermiştir. El konulan tekstil ürünleri Gümrük İdaresi tarafından, kararın temyizden sonra kesinleşmesi üzerine, ancak 10/03/2003 tarihinde başvurucuya iade edilmiştir.
Başvurucu 14/07/2003 tarihinde İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde Maliye ve Gümrük Bakanlığı aleyhine, el konulan tekstil ürünlerinin dört yıl koli içinde kalması nedeniyle defolu hale gelmesinin muhtemel olduğu ve kazanç kaybı, değer kaybı gibi maddi zararlarının oluştuğu iddiasıyla tazminat davası açmıştır. Mahkemece verilen görevsizlik kararı üzerine İzmir 2. İdare Mahkemesi’nde başvurucu tarafından açılan ve iki sefer Danıştay’a da giden tam yargı davasının, süre yönünden ve idarenin hizmet kusurunun eksik tartışılması sonucu reddine karar verilmiştir.
Kendisine yapılan bireysel başvuru üzerine karar veren Anayasa Mahkemesi, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlâl edildiğine dair iddiayı kabul edilemez bulmuştur. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlâl edildiği iddiasına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi şu sonuçlara ulaşmıştır;
Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının kısıtlanmış sayılabilmesi için yalnızca tasarruf yetkisinin sınırlandırılmış olması yeterli kabul edilmiştir. Mülkiyet hakkı, ilgili maddeye göre mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Öte yandan Anayasa’nın 13. maddesine göre hakkın sınırlanması kanuni, meşru bir amaca yönelik ve ölçülü olmalıdır. Müdahale olarak el koymanın ölçülü olabilmesi için iyi niyetli eşya malikine eşyasını geri kazanabilme olanağının tanınması veya iyi niyetli malikin bu nedenle oluşan zararının tazmin edilmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi’ne göre her el koyma kaçınılmaz olarak zarar yol açar ancak kaçınılmaz olanın üzerinde bir zarara yol açılması durumunda malike aşırı bir külfet yüklenmiş olacaktır. Buna rağmen herhangi bir tazminat ödenmemesi halinde el koyma suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği açık olup başvurucunun mülkiyet hakkı ihlâl edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yargılama sırasında el konulan ihracat konusu mallar hakkında verdiği bu kararın ithalat konusu mallarda da kıyasen uygulanabileceği görüşündeyiz.
Kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. Detaylı bilgi almak ve bu konuda avukatlık ve danışmanlık hizmetlerimizden yararlanmak için için bize buradan ulaşabilirsiniz. Ofisimizin Uluslararası Ticaret ve Gümrük Hukuku hakkındaki çalışmaları hakkında detaylı bilgiye internet sitemizden ulaşabilirsiniz.
Uçar Hukuk & Danışmanlık Bürosu
Av. Ahmet UÇAR
Stj. Av. Adar UÇAR