Marka Nedir?
Marka bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan her türlü işarettir. Ad ve soyadları dahil, sözcükler, harfler, sayılar, şekiller, sesler ve renkler, bunların kombinasyonu ve hatta malların biçimi veya ambalajları marka olarak tescil edilebilmektedir. Tescil edilen bir marka, başvuru tarihinden itibaren 10 yıl süre ile korumadan yararlanır. 10’ar yıllık periyotlarla yenilenmek üzere tescilli bir markanın sınırsız bir süre ile korunması mümkündür. Marka; başkasına devredilebilir, teminat olarak gösterilebilir, miras yolu ile intikal edebilir, rehin verilebilir, kullanma hakkı lisans konusu olabilir.
Marka Başvurusu Nasıl Yapılır?
Marka tescili için Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuruda bulunulmaktadır. Marka başvuruları, e-Devlet ara yüzleriyle uyumlu EPATS Elektronik Başvuru Sistemi üzerinden elektronik olarak yapılmaktadır. Kuruma fiziki olarak ya da faks ile yapılan başvurular kabul edilmemektedir.
Marka Tescili Zorunlu Mudur?
Markaların tescili zorunlu olmamakla birlikte, tescil marka üzerindeki hakları ispatlayan ve marka ihlalini engelleyen en önemli araçtır. Tescilsiz marka Türk Ticaret Kanunu kapsamında korunur ancak bu koruma Sınai Mülkiyet Kanunu’na (SMK) oranla daha dar kapsamlıdır. Dolayısıyla tescilli marka sahibine daha geniş bir koruma sağladığından faaliyette bulunulan bütün ülkelerde marka tescili tavsiye edilmektedir.
Markanın Kullanılması Zorunluluğu
Markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden olmadan Türkiye’de ciddi bir biçimde kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi iptal gerekçesi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle marka başvuruları sadece üretilmesi ya da sunumu planlanan mal ve hizmetler belirtilerek yapılmalıdır. Aksi taktirde markanın iptal edilmesi sonucunu doğurabilir.
Markaların Uluslararası Tescili
Marka tescilinden doğan haklar ulusal niteliktedir ve sadece tescile konu ülkede koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla, markanın yurt dışında korunması isteniyorsa, koruma talep edilen ülkelerin tümünde ayrı ayrı tescil edilmesi gerekmektedir. Madrid Protokolü kapsamında Türk vatandaşları, Türkiye’de ikamet edenler veya Türkiye’de ticari veya sınai faaliyette bulunanlar, Kurum aracılığıyla Protokole taraf ülkelerde marka başvurusunda bulunabilmektedir. Madrid Protokolü kapsamında yapılan başvurular tescil talep edilen her bir ülkede incelenerek, tescil edilip edilmeyeceğine ilgili ülke yasaları çerçevesinde karar verilir.
Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller
SMK Madde 29- (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
(2) 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.
SMK madde 29’da SMK madde 7’ye yollama yapılmıştır.
SMK Madde 7- (1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
Tecavüzün Tespiti Davası
SMK m.149/1 bent a) gereğince marka hakkı sahibi, eylemin tecavüz olup olmadığının tespitini isteyebilir. Burada SMK’da özel olarak düzenlenen bir tespit davası söz konusudur. Bu dava Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 106’da belirtilen şartlara tabi olmadan açılan bir davadır. Tecavüzün tespiti davasında HMK m. 106’da öngörüldüğü gibi bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun tespiti değil, bir fiilin marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığının tespiti incelenmektedir. Tespit davasının açılabilmesi için tecavüzün devam ediyor olması gerekmez, sona ermişse bile tecavüzün tespiti davası açılabilir.
B) Muhtemel Tecavüzün Önlenmesi Davası
Bu dava henüz başlamamış, ancak gerçekleşmesi muhtemel bir tecavüzün önlenmesi veya sona ermekle birlikte tekrarlanması muhtemel olan tecavüz eylemlerine göre açılabilir. Tecavüz tehlikesi gerekir. Ve bu yönde güçlü emareler bulunmalıdır. Eda davasıdır. Bu dava ile marka hakkı sahibi, davalıdan tecavüz eylemini yapmamasını talep etmektedir. Davalının kusuruna ya da marka hakkı sahibinin zarara uğrayıp uğramadığına bağlı değildir.
C) Tecavüzün Durdurulması Davası
Devam eden tecavüz fiillerine karşı açılır. Eda davasıdır. Davalının kusuruna ya da marka hakkı sahibinin zarara uğrayıp uğramadığına bağlı değildir.
D) Tecavüzün Kaldırılması Davası
Tecavüzün sonuçlarının giderilmesini amaçlar. Tecavüz sona ermesine rağmen etkileri hala devam ediyorsa önleme ve tecavüzün kaldırılması davası veya tecavüz devam ediyorsa durdurma ve tecavüzün kaldırılması davası açılabilir. Eda davasıdır. Davalının kusuruna ya da marka hakkı sahibinin zarara uğrayıp uğramadığına bağlı değildir. Marka hakkı sahibinin dava açarken, bu talepleri birbirinden ayırması ve sadece birini talep etmesi beklenemez. Marka sahibi bu talepleri bir arada ileri sürebilir.
E) Tazminat Davaları
Marka hukukunda yer alan tazminat sorumluluğu Borçlar Hukuku anlamında bir haksız fiil sorumluluğudur. Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.49’da yer alan düzenlemeye göre, kusurlu ve hukuka aykırı olan bir eylem ile başkasına zarar veren kişinin bu zararı gidermesi gerekmektedir. TBK’da yer alan haksız fiil sorumluluğunun oluşabilmesi için; ortada hukuka aykırı bir fiilin bulunması, bu fiil nedeniyle bir zararın ortaya çıkması, fiil ile zarar arasında nedensellik bağının bulunması ve fiili yapanın kusurlu olması gerekmektedir. Marka hakkına tecavüz fiilinden kaynaklı tazminat davalarında da yine bu koşullar gereklidir. Marka sahibi, marka hakkına tecavüz edenden üç farklı tazminat türü talep edilebilir; maddi tazminat, manevi tazminat, itibar tazminatı.
Arabuluculuk Dava Şartı
Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1(d) maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuattan doğan davaların ticari dava olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu madde ile fikri mülkiyet haklarına tecavüze bağlı tazminat talepleri gibi fikri mülkiyete ilişkin para veya tazminat taleplerini içeren davalara arabuluculuk dava şartı getirilmiştir.
Yetkili ve Görevli Mahkeme
Yukarıda anlatılan dava türleri için görevli mahkeme; Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesidir. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesince bakılır. Sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir. Kanunda yetki seçimlik olarak düzenlenerek davacıya kolaylık sağlanmıştır.
Zamanaşımı
SMK’nın 157. maddesine göre; “Sınai mülkiyet hakkı veya geleneksel ürün adından doğan özel hukuka ilişkin taleplerde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır.” Yani zamanaşımı süresi, fiil ve failin öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl ve öğrenme gerçekleşmese bile tecavüzün gerçekleşmesinden itibaren her halde on yıldır. Haksız eylem devam ettiği sürece zamanaşımı süresi işlemez.
Avukatlık büromuz Öğrenci Stajyeri Seher Betül DEMİREL tarafından gerçekleştirilen ofis içi eğitim ve bilgi paylaşımı sunumuna buradan ulaşabilirsiniz.
Detaylı bilgi almak için bize buradan ulaşabilirsiniz. Büromuzun Ceza Hukuku ve Şirketler Hukuku alanındaki çalışmaları hakkında detaylı bilgiyi internet sayfamızdan alabilirsiniz.
S. Betül DEMİREL
Uçar Hukuk & Danışmanlık Bürosu