Genel
İlk olarak Türkiye Barolar Birliği (“TBB”) ve Adalet Bakanlığı (“Bakanlık”) tarafından yapılan ortak çalışma neticesinde hazırlanan “Yargı Reformu Strateji Belgesi” isimli taslak metinde yer alan düzenlemelerin bir bölümünü içeren yasa tasarısı, 17 Ekim 2019 tarihinde parlamentoda kabul edilmiştir. 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“Kanun”) 24 Ekim 2019 tarih ve 309278 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
İlgili Kanunda düzenlenen Seri Muhakeme Usulü ise, 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren uygulanmakta olup, yaklaşık 2 aylık bir uygulama pratiği kazanmıştır.
Seri Muhakeme Usulü Nedir?
Seri muhakeme usulünün, avukatla (bundan sonra müdafi) temsil edilen şüphelinin, Cumhuriyet Savcısıyla anlaşma yapması usulü olarak özetlenmesi mümkündür. Bu usule ilişkin düzenlemeler ise, esas itibariyle, Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”) m. 250’de yer almaktadır. Söz konusu düzenlemeyle birlikte, Cumhuriyet Savcısı, seri muhakeme usulü kapsamında olan suç yönünden, hakkında yeterli şüphe bulunan şüpheliye seri muhakeme usulü uygulanmasını teklif edecek, eğer şüpheli müdafi huzurunda bunu kabul ederse bu usul uygulanacaktır. Cumhuriyet Savcısı suçun alt ve üst sınırı arasında belirleyeceği temel cezadan yarı oranında indirim yapmak suretiyle yaptırımı belirleyecek ve gerekirse cezayı erteleme, seçenek yaptırıma çevirme veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması (“HAGB”) kapsamına alabilecektir.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün ifadesi ile “istisnai” bir usul olan seri muhakeme usulüne ilişkin detaylı açıklamalara, Yargı Reformu Birinci Paketine ilişkin 30 Ekim 2019 tarihli makalemizden ulaşabilirsiniz.
Süreç Nasıl İşliyor?
Seri muhakeme usulünün uygulanacağı suç kategorilerinde yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı Seri Muhakeme Usulü Soruşturma Bürosu (“Seri Muhakeme Bürosu”) tarafından şüpheliye en kısa sürede davetiye gönderilmektedir. Bu davetiye bakımından kanuni bir şekil şartı bulunmamakla birlikte, uygulamada ise emniyet birimleri vasıtasıyla davet mektubu gönderildiği görülmektedir.
Davette şüpheli hakkında hangi suçtan soruşturma yürütüldüğü, soruşturmaya ilişkin bilgiler, seri muhakeme usulü hakkında detaylı bilgilendirmeler, davete icabet edilmemesi halinde uygulanacak usul ve müdafi ile birlikte daveti çıkaran Cumhuriyet Başsavcılığına başvurulabileceği hususları yer alır. Uygulamada bu bilgilere ek olarak, kanuni dayanağı bulunmaksızın, davetiyeyi tebliğden itibaren oldukça kısa bir süre zarfında (ör. 3 gün), mazeretsiz olarak Seri Muhakeme Bürosuna başvurulmaması halinde bu usulden feragat etmiş sayılacağı da şüpheliye ihtar edilmektedir.
Davetiyenin şüpheli tarafından tebellüğ edilmesi sonrasında, şüpheli ve tercihen müdafii Seri Muhakeme Bürosu’ndaki müzakere aşamasında hazır bulunmaktadırlar. Bu aşamada ise uygulamada meydana gelebilecek karışıklıkların önlenmesi amacıyla Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliği (“Yönetmelik”) ile zorunlu müdafiliğin sınırları çizilmiştir. Yönetmeliğin 5/3, 10/1-d ve 10/3 maddelerine göre, Cumhuriyet Savcısının teklifinin ancak şüpheli müdafii huzurunda kabul edilmesi mümkündür. Aynı şekilde, Cumhuriyet Savcısı tarafından seri muhakeme sonucunda hazırlanan talepname mahkemeye sevk edildiğinde, talepname hakkında karar verilmek üzere açılan duruşmada müdafinin de bulunması zorunludur. Bu sayede seri muhakeme usulünde hem savcılık hem de mahkeme aşamalarında zorunlu müdafiliğin varlığından söz etmek mümkündür. (Bu konuda bkz. TBB Duyurusu 2020/4)
Cumhuriyet Savcısı tarafından ilgili suça ilişkin cezai yaptırımın kanuni alt ve üst sınırı arasında bir belirleme yapılır ve bu belirleme sonrasında sonuç yaptırım yarı oranında indirilir. Bu indirime ek olarak cezanın ertelenmesi, hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi veya HAGB kararı/teklifi verilebilecektir.
Şüpheli ve müdafinin bu teklif hakkındaki kararını açıklaması sonrasında, Cumhuriyet Savcısı tarafından “Seri Muhakeme Usulü Uygulama Formu” tanzim edilir. Bu formda soruşturmanın evrelerine, Seri Muhakeme Usulüne ilişkin şüpheli ve müdafine yapılan bilgilendirmeye, şüpheliye isnat edilen suça, savcılık tarafından yapılan teklife ve şüphelinin teklifi kabul edip etmediğine ilişkin bilgilere yer verilir. Formun alt bölümünde ise Cumhuriyet Savcısı, Zabıt Katibi, Şüpheli ve Müdafii adına imza alanları bulundurulur.
Teklifin kabul edilmemesi halinde soruşturma genel hükümlere göre yürütülecek, iddianame düzenlenecek ve şüpheli hakkında ceza davası açılacaktır. Teklifin kabul edilmesi halinde ise Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını yazılı olarak görevli mahkemeden talep etmelidir. Bu talep ise Talepname ile yapılmaktadır.
Talepnamenin yetkili Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesinden sonra, uygulamada aynı gün ve saat, mahkeme tarafından duruşma açılır. Mahkeme, şüpheliyi müdafii huzurunda dinledikten sonra şüphelinin özgür iradesiyle usulü kabul ettiğini ve eylemin usul kapsamında olduğu kanaatine varırsa savcılığın talep yazısında belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurar. Mahkeme tarafından seri muhakeme usulünün şartlarının oluşmadığı tespit edilirse, talepname reddedilir ve soruşturmanın genel hükümlere göre neticelendirilmesi amacıyla dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığına iade eder.
Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda mahkemece kurulan hükme şüpheli ve müdafii tarafından tefhimden itibaren 7 gün içerisinde itiraz edilebilir.
Uygulama ve Usule İlişkin Görüş ve Değerlendirmeler
1 Ocak 2020 tarihinden itibaren uygulanan seri muhakeme usulünün, Sulh Ceza Mahkemelerinin hakimlik olarak tasvir edilmesi sebebiyle adeta “torba mahkeme” konumuna gelmiş Asliye Ceza Mahkemelerinin iş yükünü önemli derecede hafifletmesi bakımından ve dolayısıyla makul sürede yargılanmanın tesisi yönünden faydalı olduğu düşünülebilir. Ancak Cumhuriyet Savcılarının esasında yargılama makamı olmayıp iddia makamı olması karşısında ve mahkemelerin süreçteki pasif rolü de göz önüne alınırsa, yeni usulün hem teorik hem de uygulama yönleriyle, ceza yargılama usulünün temel organlarını ve dinamiğini önemli ölçüde değiştirdiği söylenebilir. Mahkemelerin hüküm verme yetkilerinin “denetim yetkisi” olarak yeniden dizayn edilmiş olması ise ceza muhakemesinin organları ve onların yetkileri bakımından muğlak bir portre çizmektedir.
Bu duruma ek olarak, uygulamada talepname üzerine Asliye Ceza Mahkemesince yapılan “duruşma” kavramının oldukça kısa ve özet bir şekilde gerçekleştiği, kimi zaman birden çok soruşturmanın şüpheli ve müdafilerinin aynı anda duruşmaya alındığı ve mahkeme tarafından yapılan incelemenin de yüzeysel yapıldığı ne yazık ki görülmektedir. Son olarak, mahkeme nezdinde yapılacak yargılama neticesinde beraat etme olasılığı bulunan şüphelinin, yalnızca daha fazla ceza alma korkusuyla cezanın indirimli halini kabul etme ihtimalinin bulunuyor olması da maddi hakikate yönelen ve buna ilişkin olan ceza yargılamasının temel amacını olumsuz etkilemeye adaydır.
Detaylı bilgi almak için bize buradan ulaşabilirsiniz. Avukatlık büromuzun Ceza Hukuku alanındaki çalışmaları hakkında detaylı bilgiyi web sitemizden alabilirsiniz.
Uçar Hukuk & Danışmanlık Bürosu